8 Mart 2010 Pazartesi
MERYEM ANA
Zayıfmı zayıf bir adamdı Ahmet.Avurtları birbirine geçmiş yürüyen bir iskeletti mübarek.Sarı saçları burnuna dökülür,çöp gibi parmaklarını daldırıp onları geri iterdi.
Ahmet köşgerdi.Meydanın köşesindeki tek gözlü dükkanında akşamlara kadar yırtık,sökük ayakkabılarla uğraşır dururdu.Geleni gideni hiç kaçırmaz,kaybolana kadar gözleriyle takip ederdi Zaten Yeşilhisar küçük bir ilçeydi ve herkes birbirini tanırdı.
Yeşilhisar’da işim olduğu zamanelimdeki çantayı nereye koyacağımı şaşırırdım.Ahmet’le tanıştıktan sonra oraya koymaya başladım.
Çok samimi bir şekilde beni karşılar,oldukça saygılı ve ölçülü davranırdı.Ağabeyi de benim gibi öğretmendi.ben bu saygı ve samimiyeti buna bağlıyordum.Yanına varır varmaz çay söyler,fısıltıyla:
-Aman hocam ola ki paran felan olmazsa haberim olsun.Sen burada bizim misafirimizsin derdi.
Ahmet’le iyice samimi olmuştuk.
Bir gün gene ilçeye gitmiştim Çantamı koymak için ona uğradım.Dükkanda yaşlıca bir kadın vardı.(Kezban Ebeme çok benziyordu)Ahmet beni takdim etti:
-Meryem Ana bu Kale’nin…
-Biliyorum kokuk diye lafını kesti.
Beni nerden tanıdığını,ilk defa görüştüğümüzü söyledimse de cevap alamadım.Meryem Ana lafı hep geçiştirdi.Hatta ben O’na soru sorarken bile Ahmet’e laf anlatmaya durdu.Sonra:
-Hocam,bana 100 lira vereceksin.
Elimi cebime atıp biraz para çıkardım.
-Sadece 100 Lira yeter diyerek tüm ısrarlarıma rağmen fazla para almadı.Parayı koynuna sokup dükkanı terk etti.
-Kimdi bu Ahmet ?
-Bu Meryem Anamız.Yeşilhisar’ın kadın evliyasıdır.Çok seyrek olarak birisinden para ister,yüz Liradan fazla da almaz.
-Müftü Ahmet Efendi’yi biliyor musun ?
Emekli müftü Ahmet Kafkas Yeşilhisar’da evliya olarak bilinen muhterem bir zat idi.
-Evet,şu evliya dediğiniz.
-Hah. O mübarek Meryem Ana için ‘’O benim sağ kolumdur’’ Der.Yani Meryem Ana Ahmet Efendi’den el almıştır.
Ahmet ciddi bir şey söyleyeceği zaman öne eğilir fısıldardı.Gene öyle yaptı.
-Bunlar boş değil Hocam,bunlar boş değil…
-Allah iyiliklerini versin.Peki sen hiç kerametlerini gördün mü ?
O zaman heyecanlandı,mavi gözlerini ayırarak öne eğildi ve yine fısıltıyla :
-Kaç kere,kaç kere dedi.Tek ben değil,bütün kaza,hatta bu civarda onun kerametlerine şahit olmayan yoktur.Hem de kaç defa,kaç defa…
-E,e,e, anlat bakalım.
-Şimdi sana anlatacağım şu olaya tüm Yeşilhisar şahittir.İnanmazsan kime sorarsan sor.
Anlatmaya başladı :
-Bahar günleriydi.Ortalık cayır cayır yanıyor.Ekinler,otlar bir damla suya hasret.Ahmet Efendi’ye yalvarıyorlar ve O’nu yağmur duasına ikna ediyorlar.O da bir Cuma namazından sonra ahaliyi peşine takıp yürüyor.Şu hastanenin önünde köprü var ya? Orada millete dönüp ‘’Komşular aranızda küs olanlar Allah rızası için geri dönsün ‘’diyor.Ben geriden geldiğim için bu sözleri duymamıştım.Yaklaşık elli kişi guruptan ayrılarak geri döndü.Ben daha sonra hızlanarak yanında yürümeye başladım.Hapishanenin önüne gelince tekrar ‘’Komşular,aramızda hala küsler var,onlar da ayrılsın’’ diye bağırdı.Birkaç kişi daha ayrıldı.Vallahi hocam biraz sonra kara bulutlar birikmeye başladı.Niyeti bizi Keşlik yolundaki tepeye çıkarmakmış.Birden durdu.’’Ben okuyacağım siz amin diyeceksiniz’’
Daha ilk sözlerini tamamlamıştı ki gök gürlemeye durdu.’’Herkes son hızla evlerine’’ diye bağırdı.
Bizler geri dönüp koşmaya başladık.Daha İmam-hatibin oraya gelmeden sağanak çöktü.Kendimi bir sipere atana kadar suyum çıktı.Bir yağmur yağdı,bir yağmur yağdı…Ben öylesini ne gördüm, ne de duydum.Ya hocam bunlar boş değil,bunlar boş değil.
Bir de şunu anlatırlar ki :Adamın biri Ahmet Efendiye:’’Sen neden herkese selam vermiyorsun demiş.O adama cevap vermemiş.Adam birkaç defa üsteleyince yanına çağırır.Büktüğü kolunun arasından bakmasını ister.Adam bir bakar ki ne görsün ?İnsanların kimi maymun,kimi domuz,kimi de eşek suretinde.Tövbe ederek eline sarılmış.
-Şu Meryem Ana ? Diye sordum.
-O’na gelince…Sen gelirken ne dedi biliyor musun?’’Şu adama bak Ahmet.Adamın hası.Allah selamet versin de yalnız bir kusuru var.Ah namazını kılsa ,Ah bir de namazını kılsa…
O kadın herkesle konuşmaz,hele hele çok az insandan para istermiş.
-O parayı da kendisine harcayacağını sanmıyorum dedi.
-Nasıl biridir,kocasını tanır mıyım?
Anlatayım dedi ve başladı.
-Meryem Ana ‘nın huysuz mu huysuz,soysuz mu soysuz bir kocası vardı.Gündüz kumar oynar gece gündüz de içki içerdi.Bunların arazisi bu çevrede kimsede yoktur.Ama zavallı Meryem Ana’dan başkada bakacak,çekecek kimse yoktur.Kadıncağız yanına kattığı bebeleri ile akşamlara kadar harıl harıl çalışır. Koca kumarda tabii.Akşam eve yorgun argın ev işlerini de bitirdikten sonra geçermiş pencereye.Sokağın başından yıkıla yıkıla gelen el yüz çamur içindeki kocasına koşar,onu karşılar,koluna girerek eve getirirmiş.Herif eve gelene kadar Meryem Ana’ya söver,arada da bir tokat vururmuş.Meryem Ana onu yur yıkar ,yatağına yatırırmış.Tam 18 sene,dile kolay hocam 18 sene ne demek?Gık bile demeden el pençe divan durarak kocasına hizmet etmiş.
Bir kış günü gene kocasını bekliyormuş.Adam karlar içinde yata yata sokağın başında görünmüş.Meryem Ana koşmuş.
-Ulann…Ulann…min karısı .Sırtına al beni ! Diye bağırıyormuş.Meryem Ana komşular duyacak diye telaşlanarak fısıldamış:
-Etme herif bu karda ben seni nasıl taşıyayım ?
-Yieyyt diye bir nara daha patlatmış.küfürün,tekme-tokatın bini bir para.
Kadıncağız bir yandan komşulardan utanıyor,bir yandan herifin kafa bir milyon olmuş laftan anlamıyor.
-Bin der ve sırtını döner.
Bu şerefsiz sanki eşeğe biner gibi ‘’Deh’’ der ve topuklamaya başlar.Diz boyu karda düşe kalka eve gelirler.Gene elini ayağını temizler,herifi bir bebek gibi beleyerek yatağına yatırır.Yıllarca ıh demez.
Kocası bu gıkı çıkmayan kadıncağıza olmadık eziyetler etti.
Sonunda hastalandı.
Aylarca öküz gibi höğürdü. Meryem Ana ona o halde iken bile hizmette kusur etmedi.
-Derdi neymiş ?
-Derdini bilmem ama çok yorgan yırttı onu bilirim.
Son demlerinde Meryem Ana’ya ‘’Çok kahrımı çektin ve de çok kötülüğümü gördün.Hakkın helal et ‘’ demiş.Meryem Ana’da ‘’Sen benim efendimsin.Karı-koca arasında hak ta neymiş,helal olsun’’ demiş.Koskoca adam hüngür hüngür ağlamış.Geberip gitti şükür.
Meryem Ana herkesle konuşmaz,konuştuklarına da ‘’Gadasını aldığım,Gurban olduğum’’diye hitap eder,şaka bile yapar.
Ahmet’in eli yüzü işi gereği toz topraktır .O’na hep ‘’Kokuk’’der.
Aradan aylar geçmiş,bu konuyu nerdeyse unutmuştum .
Midem yanıyordu.Bir Çarşamba günü doktora gittim.Ben doktordayken Meryem Ana Ahmet’e gelmiş.
-Hoca gelecek demiş.Ahmet’te:
-Bu gün tatil değil,bir şey değil,hoca neden gelsin ?
-Hoca gelecek,bana da 100 Lira verecek.Ben onun için buraya geldim.
Ben caddenin köşesinden görününce ‘’Gördün mü kokuk’’ diyerek Ahmet’in sırtına vurmuş.
Selam vererek girdim.Meryem Ana neşeliydi.Bana:
-Hocam bana 100 Lira ver.
Verdim.O parayı koynuna sokarken:
-Hocam bu sabah…Ahmet şu kapıyı kapat.Bu sabah arkadaşlarla sana geldik.Seni sabah namazına kaldıramadık.
-Nasıl yani ?
-Nasılını karıştırma.Sen Kale’de şu tek sıralı evlerde otu muyor musun ?
-Ben dünya gözü ile Kale’yi görmedim.İnan bana.
-Şu meseleyi biraz açıklar mısınız ?
-Ben geç kaldım gitmem lazım diyerek alelacele dükkandan çıktı.Çıkarken de Ahmet’e işaret yaptı.Ahmet ‘’Tamam’’ dedi.
O gittikten sonra Ahmet
-Hocam,sen gelmeden önce bana anlattı.Bunlar bir gurup evliya geceleri gezerlermiş.Sabah namazı için bazılarını uyandırırlarmış.Sana da gelmişler.O kadar uğraşmalarına rağmen seni bir türlü uyandıramamışlar.
Doğrusunu isterseniz bu kadarına şaşırdım ama pek inanmadım.Böyle evliya hikayeleri halkın dilinde anlatılır dedim.Hatta elimi sallayıp geçtim.
Bir gece…Sabaha karşıydı .öyle dalgın uyuyordum ki.Birisi omzumdan silkeliyor,bırakmıyordu.Bizim hatunu zannettim.’’Bu gece yarısında derdi ne ola ki’’diye sokrana sokrana uyandım.Baktım,hatun ve çocuklar horul horul uyuyorlar.
Bekir Hoca sabah ezanını okuyordu.Hemen bir abdest alıp camiye yürüdüm.Salonda cemaati bekleyen hoca beni görünce afalladı.
-Hayrola hocam?
-İnşallah hayırdır dedim.
Adam haklıydı.Beni Cuma namazından başka camide görmüyordu ki…
O gün namaza başladım.Aralıksız bir on yıl namaz kıldım.Şimdi ise ne yazık ki kılmıyorum.
Tekrar bir Meryem Ana’ya ihtiyacım var ama zavallı kadın öleli yıllar oluyor.(Allah rahmet eylesin)
Bütün bu anlattıklarımın yorumunu size bırakıyorum.Sizlere söyleyeceğim şudur ki: Bu okuduklarınız tamamen gerçektir.
SEVGİLERİMLE…MUSTAFA TÜRKER
Ahmet köşgerdi.Meydanın köşesindeki tek gözlü dükkanında akşamlara kadar yırtık,sökük ayakkabılarla uğraşır dururdu.Geleni gideni hiç kaçırmaz,kaybolana kadar gözleriyle takip ederdi Zaten Yeşilhisar küçük bir ilçeydi ve herkes birbirini tanırdı.
Yeşilhisar’da işim olduğu zamanelimdeki çantayı nereye koyacağımı şaşırırdım.Ahmet’le tanıştıktan sonra oraya koymaya başladım.
Çok samimi bir şekilde beni karşılar,oldukça saygılı ve ölçülü davranırdı.Ağabeyi de benim gibi öğretmendi.ben bu saygı ve samimiyeti buna bağlıyordum.Yanına varır varmaz çay söyler,fısıltıyla:
-Aman hocam ola ki paran felan olmazsa haberim olsun.Sen burada bizim misafirimizsin derdi.
Ahmet’le iyice samimi olmuştuk.
Bir gün gene ilçeye gitmiştim Çantamı koymak için ona uğradım.Dükkanda yaşlıca bir kadın vardı.(Kezban Ebeme çok benziyordu)Ahmet beni takdim etti:
-Meryem Ana bu Kale’nin…
-Biliyorum kokuk diye lafını kesti.
Beni nerden tanıdığını,ilk defa görüştüğümüzü söyledimse de cevap alamadım.Meryem Ana lafı hep geçiştirdi.Hatta ben O’na soru sorarken bile Ahmet’e laf anlatmaya durdu.Sonra:
-Hocam,bana 100 lira vereceksin.
Elimi cebime atıp biraz para çıkardım.
-Sadece 100 Lira yeter diyerek tüm ısrarlarıma rağmen fazla para almadı.Parayı koynuna sokup dükkanı terk etti.
-Kimdi bu Ahmet ?
-Bu Meryem Anamız.Yeşilhisar’ın kadın evliyasıdır.Çok seyrek olarak birisinden para ister,yüz Liradan fazla da almaz.
-Müftü Ahmet Efendi’yi biliyor musun ?
Emekli müftü Ahmet Kafkas Yeşilhisar’da evliya olarak bilinen muhterem bir zat idi.
-Evet,şu evliya dediğiniz.
-Hah. O mübarek Meryem Ana için ‘’O benim sağ kolumdur’’ Der.Yani Meryem Ana Ahmet Efendi’den el almıştır.
Ahmet ciddi bir şey söyleyeceği zaman öne eğilir fısıldardı.Gene öyle yaptı.
-Bunlar boş değil Hocam,bunlar boş değil…
-Allah iyiliklerini versin.Peki sen hiç kerametlerini gördün mü ?
O zaman heyecanlandı,mavi gözlerini ayırarak öne eğildi ve yine fısıltıyla :
-Kaç kere,kaç kere dedi.Tek ben değil,bütün kaza,hatta bu civarda onun kerametlerine şahit olmayan yoktur.Hem de kaç defa,kaç defa…
-E,e,e, anlat bakalım.
-Şimdi sana anlatacağım şu olaya tüm Yeşilhisar şahittir.İnanmazsan kime sorarsan sor.
Anlatmaya başladı :
-Bahar günleriydi.Ortalık cayır cayır yanıyor.Ekinler,otlar bir damla suya hasret.Ahmet Efendi’ye yalvarıyorlar ve O’nu yağmur duasına ikna ediyorlar.O da bir Cuma namazından sonra ahaliyi peşine takıp yürüyor.Şu hastanenin önünde köprü var ya? Orada millete dönüp ‘’Komşular aranızda küs olanlar Allah rızası için geri dönsün ‘’diyor.Ben geriden geldiğim için bu sözleri duymamıştım.Yaklaşık elli kişi guruptan ayrılarak geri döndü.Ben daha sonra hızlanarak yanında yürümeye başladım.Hapishanenin önüne gelince tekrar ‘’Komşular,aramızda hala küsler var,onlar da ayrılsın’’ diye bağırdı.Birkaç kişi daha ayrıldı.Vallahi hocam biraz sonra kara bulutlar birikmeye başladı.Niyeti bizi Keşlik yolundaki tepeye çıkarmakmış.Birden durdu.’’Ben okuyacağım siz amin diyeceksiniz’’
Daha ilk sözlerini tamamlamıştı ki gök gürlemeye durdu.’’Herkes son hızla evlerine’’ diye bağırdı.
Bizler geri dönüp koşmaya başladık.Daha İmam-hatibin oraya gelmeden sağanak çöktü.Kendimi bir sipere atana kadar suyum çıktı.Bir yağmur yağdı,bir yağmur yağdı…Ben öylesini ne gördüm, ne de duydum.Ya hocam bunlar boş değil,bunlar boş değil.
Bir de şunu anlatırlar ki :Adamın biri Ahmet Efendiye:’’Sen neden herkese selam vermiyorsun demiş.O adama cevap vermemiş.Adam birkaç defa üsteleyince yanına çağırır.Büktüğü kolunun arasından bakmasını ister.Adam bir bakar ki ne görsün ?İnsanların kimi maymun,kimi domuz,kimi de eşek suretinde.Tövbe ederek eline sarılmış.
-Şu Meryem Ana ? Diye sordum.
-O’na gelince…Sen gelirken ne dedi biliyor musun?’’Şu adama bak Ahmet.Adamın hası.Allah selamet versin de yalnız bir kusuru var.Ah namazını kılsa ,Ah bir de namazını kılsa…
O kadın herkesle konuşmaz,hele hele çok az insandan para istermiş.
-O parayı da kendisine harcayacağını sanmıyorum dedi.
-Nasıl biridir,kocasını tanır mıyım?
Anlatayım dedi ve başladı.
-Meryem Ana ‘nın huysuz mu huysuz,soysuz mu soysuz bir kocası vardı.Gündüz kumar oynar gece gündüz de içki içerdi.Bunların arazisi bu çevrede kimsede yoktur.Ama zavallı Meryem Ana’dan başkada bakacak,çekecek kimse yoktur.Kadıncağız yanına kattığı bebeleri ile akşamlara kadar harıl harıl çalışır. Koca kumarda tabii.Akşam eve yorgun argın ev işlerini de bitirdikten sonra geçermiş pencereye.Sokağın başından yıkıla yıkıla gelen el yüz çamur içindeki kocasına koşar,onu karşılar,koluna girerek eve getirirmiş.Herif eve gelene kadar Meryem Ana’ya söver,arada da bir tokat vururmuş.Meryem Ana onu yur yıkar ,yatağına yatırırmış.Tam 18 sene,dile kolay hocam 18 sene ne demek?Gık bile demeden el pençe divan durarak kocasına hizmet etmiş.
Bir kış günü gene kocasını bekliyormuş.Adam karlar içinde yata yata sokağın başında görünmüş.Meryem Ana koşmuş.
-Ulann…Ulann…min karısı .Sırtına al beni ! Diye bağırıyormuş.Meryem Ana komşular duyacak diye telaşlanarak fısıldamış:
-Etme herif bu karda ben seni nasıl taşıyayım ?
-Yieyyt diye bir nara daha patlatmış.küfürün,tekme-tokatın bini bir para.
Kadıncağız bir yandan komşulardan utanıyor,bir yandan herifin kafa bir milyon olmuş laftan anlamıyor.
-Bin der ve sırtını döner.
Bu şerefsiz sanki eşeğe biner gibi ‘’Deh’’ der ve topuklamaya başlar.Diz boyu karda düşe kalka eve gelirler.Gene elini ayağını temizler,herifi bir bebek gibi beleyerek yatağına yatırır.Yıllarca ıh demez.
Kocası bu gıkı çıkmayan kadıncağıza olmadık eziyetler etti.
Sonunda hastalandı.
Aylarca öküz gibi höğürdü. Meryem Ana ona o halde iken bile hizmette kusur etmedi.
-Derdi neymiş ?
-Derdini bilmem ama çok yorgan yırttı onu bilirim.
Son demlerinde Meryem Ana’ya ‘’Çok kahrımı çektin ve de çok kötülüğümü gördün.Hakkın helal et ‘’ demiş.Meryem Ana’da ‘’Sen benim efendimsin.Karı-koca arasında hak ta neymiş,helal olsun’’ demiş.Koskoca adam hüngür hüngür ağlamış.Geberip gitti şükür.
Meryem Ana herkesle konuşmaz,konuştuklarına da ‘’Gadasını aldığım,Gurban olduğum’’diye hitap eder,şaka bile yapar.
Ahmet’in eli yüzü işi gereği toz topraktır .O’na hep ‘’Kokuk’’der.
Aradan aylar geçmiş,bu konuyu nerdeyse unutmuştum .
Midem yanıyordu.Bir Çarşamba günü doktora gittim.Ben doktordayken Meryem Ana Ahmet’e gelmiş.
-Hoca gelecek demiş.Ahmet’te:
-Bu gün tatil değil,bir şey değil,hoca neden gelsin ?
-Hoca gelecek,bana da 100 Lira verecek.Ben onun için buraya geldim.
Ben caddenin köşesinden görününce ‘’Gördün mü kokuk’’ diyerek Ahmet’in sırtına vurmuş.
Selam vererek girdim.Meryem Ana neşeliydi.Bana:
-Hocam bana 100 Lira ver.
Verdim.O parayı koynuna sokarken:
-Hocam bu sabah…Ahmet şu kapıyı kapat.Bu sabah arkadaşlarla sana geldik.Seni sabah namazına kaldıramadık.
-Nasıl yani ?
-Nasılını karıştırma.Sen Kale’de şu tek sıralı evlerde otu muyor musun ?
-Ben dünya gözü ile Kale’yi görmedim.İnan bana.
-Şu meseleyi biraz açıklar mısınız ?
-Ben geç kaldım gitmem lazım diyerek alelacele dükkandan çıktı.Çıkarken de Ahmet’e işaret yaptı.Ahmet ‘’Tamam’’ dedi.
O gittikten sonra Ahmet
-Hocam,sen gelmeden önce bana anlattı.Bunlar bir gurup evliya geceleri gezerlermiş.Sabah namazı için bazılarını uyandırırlarmış.Sana da gelmişler.O kadar uğraşmalarına rağmen seni bir türlü uyandıramamışlar.
Doğrusunu isterseniz bu kadarına şaşırdım ama pek inanmadım.Böyle evliya hikayeleri halkın dilinde anlatılır dedim.Hatta elimi sallayıp geçtim.
Bir gece…Sabaha karşıydı .öyle dalgın uyuyordum ki.Birisi omzumdan silkeliyor,bırakmıyordu.Bizim hatunu zannettim.’’Bu gece yarısında derdi ne ola ki’’diye sokrana sokrana uyandım.Baktım,hatun ve çocuklar horul horul uyuyorlar.
Bekir Hoca sabah ezanını okuyordu.Hemen bir abdest alıp camiye yürüdüm.Salonda cemaati bekleyen hoca beni görünce afalladı.
-Hayrola hocam?
-İnşallah hayırdır dedim.
Adam haklıydı.Beni Cuma namazından başka camide görmüyordu ki…
O gün namaza başladım.Aralıksız bir on yıl namaz kıldım.Şimdi ise ne yazık ki kılmıyorum.
Tekrar bir Meryem Ana’ya ihtiyacım var ama zavallı kadın öleli yıllar oluyor.(Allah rahmet eylesin)
Bütün bu anlattıklarımın yorumunu size bırakıyorum.Sizlere söyleyeceğim şudur ki: Bu okuduklarınız tamamen gerçektir.
SEVGİLERİMLE…MUSTAFA TÜRKER