Sevgili Ağabeyim, değerli öğretmen Ömer ŞAHAN’A
SEDA
Ömer Bey dersi bitirmiş,çocukları göndermiş,planlarını
yapmak için öğretmen odasına
çekilmiş,defter ve kitaplar arasında adeta kaybolmuş,yazıp duruyordu.
Geçen yıl
mezun olmuş,ilk atama olarak Kapuzbaşı’na,Yahyalı’nın bu dağ köyüne tayin
olmuştu.
Kuş
uçmaz,kervan geçmez cinsinden bir köydü Kapuzbaşı.Kasım’dan sonra kar bir yağmaya başladımı dünya ile ilgileri
kesilir,adeta köye hapsolurlardı.Bu yüzden kışlık yiyeceklerini güzden alıp
stok etmek zorundaydılar.Hele tipiler bir başladımı 3-4 saatlik ilçeye gitmek hayal olurdu.Vahşi hayvan
tehlikesi de cabası…
Ömer Bey bunlara hiç aldırış etmiyordu.Çünkü
kendisi de Kayseriliydi.Pınarbaşı,Kızılhan Köyü’ndendi.Kızılhan da aynı buranın
iklimine sahipti.Fakat Kızılhan Kayseri-Malatya yolu üzerinde olduğu için bu
kadar mahsur değildi.
Kızılhan
93 Muhacirlerinin köyüydü.Osmanlı-Rus Harbi’nde(1877-1878)Erzurum-Kars
taraflarından göçüp gelerek Zamantı Irmağı
kıyısında bu sevimli köyü kurmuşlardı.
Kızılhanlılar takva sahibi dürüst insanlardı..Kadınlar başlarına beyaz
renkli eşarptan daha büyük’’ÇAR’’isminde başörtü takarlar,asla yüksek sesle
konuşmazlardı.
Ömer Bey’in babası köyün imamıydı. Ömer ilk dini
bilgilerini babasından almış,beş vakit
namazını kazaya koymuyordu.
Köy
ırmak kıyısında olduğu için ırmak onların hayatının bir parçasıydı.Üç yaşındaki
çocuklar bile ördek gibi yüzerdi .
Irmaktan olta,ağ ve dinamitle balık avlarlardı..Ömer dinamite
karşıydı.Okulda tarım hocasının,dinamitin yavru balıkları öldürdüğünü,bu yüzden
yanlış bir avlanma olduğunu duyunca
kafası dank etmiş bir daha böyle avlanmamış, avlananlara da engel olmuştu.Onun
branşı oltaydı. Hele son sınıftayken Ömer’i köyde kimse göremezdi.Suskun,başı
önde ırmağa yönelir,akşamlara kadar olta atardı.Bir sırrı vardı ve kimseye
söylemiyordu.Arkadaşları:-Bu çocuğun
derdi neyse bir köşeye çekilip
kayboluyor.Neyse…Ömer ilkokuldan sonra yakında bulunan Pazarören Öğretmen
Okulu’nda okumuş,öğretmen olmuştu.Kayseri köylerinde çok fazla öğretmen açığı
vardı.O yıl mezun olanların hemen hepsi
Kayseri köylerine atanmıştı.Kurada Ömer’in şansına Yahyalı Kapuzbaşı Köyü
çıkmıştı.
Bu
yıl ikinci yılıydı.
Okul taşyapı,kiremitli,çok sağlamdı.Hemenyanında sırt sırta vermiş iki
lojman vardı.Birinde Ömer oturuyor,diğeri gelecek öğretmeni bekliyordu.
Köyde tek öğretmendi.Seksen kadar öğrenci vardı.Hepsini bir arada yürütemeyeceği için onları sabahçı-öğleci
yapmış iki parça halinde okutuyordu.Milli Eğitim Müdürü bu yıl bir öğretmen
daha vereceklerini söylüyordu ama okullar
açılalı epey olmuş ne gelen vardı ne de giden.Hatta geçen hafataki
toplantıda müdür gene son atamaları beklediklerini,kesinlikle bir öğretmen daha
vere ceklerini söylemişti.
Bu
atamaların neden yaz tatilinde yapılmadığını imse bilmiyordu.Yağmurlar,karlar
yağmadan,okullar açılmadan yapabilseler ne iyi olurdu.hem öğretmen zamanında
yerine yerleşir,hem de eğitim-öğretim aksamazdı.
Ömer
Bey kitaplar arasında kaybolsa da ne yapacağını tam bilmiyordu.Tek öğretmene
göre mi,çift öğretmene göre mi yarmalıydı?Yıllık ve ünite planları öyle kolay
değildi.Öğretmen gelirse bunca uğraşla yazdıklarını çöpe mi atacaktı ?Gene de
kafasına göre bir tol tutturmuş yazıp duruyordu. İki saattir buradaydı.. ve
yorulmuştu.Kapının vurulmasıyla uykudan uyanır gibi irkildi:
-Gel
Kapı açıldı gelen yaşlıca bir köylüydü.
-Selamın
aleyküm muhterem
Deli Osman
dedikleri bu adam köyün en fakiri idi.Acaip hareketler ve anlamsız konuşmalar
yaptığı için köyde pek sevilmezdi.Bu yüzden adı Deli Osman’dı.Kimse,hattaen yakın
akrabaları bile onu evine almaz,muhatap olmak istemezdi.O da artık kimsenin
kapısını çalmaz olmuştu.Haftada bir-iki kez Ömer Hoca’ya gelirdi o kadar.
Yalnız
yaşardı.Evine girince en az üç-dört gün görünmezdi.O mağara gibi evinde ne yer,
ne içer,neyle meşgul olurdu?Sadece Cuma namazı için insanların içine çıksa da
bir köşede ayrıca namazını kılıp uzaklaşırdı.
Geldiği
günden beri Ömer Bey’i çok severdi.Çünkü bir tek Ömer onu güleryüzle
karşılar,karnını doyurur,cebine harçlık kordu.
-O o o Osman Emmi hoşgeldin.
Tokalaştılar.Ömer Bey yorulduğunu yeni fark etmişti.
-Hadi
gidelim.
-Ben işine
engel mi oldum?
-Yok,yok
bitecek gibi değil.Sonra devam ederim.
Okuldan
çıktılar Ömer kapıyı kilitledi.Osman Emmi:
-Şu
kepenkleri de kapat.Afat gelecek.
-Ne
afatı Osman Emmi güneşi görmüyormusun?
-Yahu
kapatıver zararın ne?
Pencerelerde ayrıca tahta kepenkler vardı..Osman Emmi ile onlar
kapattılar.
-Allah
bilir ya afat geliyor afat…
Lojmana geçtiler.Ömer ocağa suyu koydu.Su ısınana kadar ikindiyi kılmak
için seccadeye geçti.Osman Emmi de yanına durdu.Birlikte namazı kıldılar.
Bir tencere pilav yapmıştı.Köylülerin
getirdiği bazlama ve bir şitil yoğurdu masaya koydu.Bir de baş soğan kesti İkisi
de yemeğe yumuldular.
Osman Emmi tıka basa yedi.Yemekten sonra ellerini kaldırıp mırıl mırıl
dua etti ve: - -İşin rastgelsin Hoca epeydir böyle
yememiştim.
Akşam yaklaşırken Osman Emmi:
-Şimdi mallar gelir hadi bana eyvallah.
-Osman Emmi az dur hele.
Öbür odadan bir
sitil yoğurt,birkaç yumurta ve bir çıkın ekmek getirdi.Osman Emmi dualar ederek
aldı ve yürüdü.
Ömer Bey bu Osman Emmi’nin deliliğini hiç görmemişti.Tam tersine sakin
ve aklıbaşında biriydi.Sadece çok fakirdi.Belki bu yüzden sevilmiyordu.Gerçi
arada bir ne dediği anlaşılmıyordu ama hangimiz o kadar zırvalamıyoruz ki? Bu
gün de tutturmuş’’Kepenkleri kapat’’ diyordu mesela.Köylüler Ömer’e kızıyor’’Bu
deliye bu kadar yüz verme’’ diyorlardı.
Ömer
Hoca köyde çok seviliyordu.Kadınlı erkekli hemen herkesin sevgisini
kazanmıştı. Hele öğrencileri…Kazaya
gidecek olsa yollarını gözlüyor,bir gün görmeseler huzursuz oluyorlardı.O da
onları çok seviyor,bir fiske dahi vurmuyordu.
Köyde
kadınlar 2-3 günde bir tandır yakıp ekmek yapıyorlardı. O zaman Ömer’in payını
çocuklarla gönderiyorlardı.Bazlamalar. kömbeler, yağlamalar vs. vs.Öyle ki
ekmeklerin çoğu lojmanda küfleniyordu.Ömer Hoca’nın ‘’Getirmeyin’’sözünü duyan
yoktu.Bir de yoğurt,süt…Her gün ama her gün bir-iki şitil yoğurt ya da süt geliyordu.Ömer onları tek başına
bitiremediği için onların da birçoğu küflenip
bozuluyordu.
Kış gelirkende bir yufka furyası başlardı.Hergün kadınlar toplanıp
,dağlar gibi yufka pişirip evlere stok ediyorlardı.Yufka kolay kolay küflenmediği
için aylarca dayanıyordu.Geçen yıl Ömer
Bey de on çinik buğday alıp yufka yaptırmıştıYufkaları lojmana istif etmiş,yaza
kadar Ömer’e yetmişti.
Köyde tek zorluk okuldaydı.80 öğrenci Ömer’i çok yoruyordu.Şu öğretmen
bir gelseydi.Gerçi Ömer görevden yılmazdı.Zaten köyde vakit geçirecek bir yer
yoktu.Yazın tarlalar,kışın mal-davar derken köylülerin pek boş vakti
yoktu.Osman Emmi de iki-üç günde bir uğramasa kapısını çalan yok gibiydi.
O gece
bir çatırtı ile uyandı.kiremitler şakırdıyor,kapı pencere sanki taş yağmuruna
tutuluyordu.Ne oluyor diye kalktı.Kapıyı açınca gözlerine inanamadı.Erik
büyüklüğünde dolu yağıyordu.Kapıyı hemen örtmesine rağmen kafasına ve kollarına
gelen bir-kaç dolu tanesinden kurtulamadı.Epeyce kafasını ve kolunu
ovalamak zorunda kaldı O gece dağdaki
çobanlar sürüyü mağaralara sokana kadar elli kadar koyun telef olmuştu.İyi ki
Osman Emmi’yi dinleyip kepenkleri kapatmıştı. Bu adam nereden bilmişti acaba?
Geçen
sene kış yaklaşırken Ömer’e
-Köye
git köye demişti.
-Ne yapayım köyde Osman
Emmi ?
-Sen köye git köye.Yarın
kış gelirse bir daha ya gidersin ya gidemezsin.Hem babana biraz harçlık götür.
Ömer
köyünü unutmuş gibiydi.Gitmek istemiyordu.Çünkü…
Neyse orayı sonra anlatalım.
Ömer’in masrafı zaten azdı.Elinde epey para vardı.Osman
Emmiyi haklı buldu.Babasına yardım etmeliydi.İyi ki köye gitmiş.Ölüm
döşeğindeki annesine son solukta yetişmiş,onu toprağa verip dönmüştü.Bu
olayları çözemedi.Osman Emmi bir veli,gösterdikleri kerametmiydi.
Geceki
dolu okul bahçesinin duvarının bir kısmını uçurmuştu.Köylüler toplanmış,orayı
onarıyordu.Dersten sonra Ömer Bey onları izlemeye koyulmuştu ki öteden Osman
Emmi belirdi.Yanlarına gelip durdu.Ömer’e gülümsedi.Ömer anladı.
-Gelmez misin Osman Emmi ?
-Yok Hoca.İşim var.Yarın
geleyim.Sen gene pilav yap haa!
-Tamam başüstüne
-Haydi bana Eyvallah.Yükün
hafiflesin hocam.
-Zırvalıyor deli dediler.
Ertesi gün Osman Emmi geldi.Ömer gene pilav yaptı.Keyifle
yemeğe başladılar.Ömer:
-Ne
yükü OsmanEmmi ?
-Yav
karıştırma dedim gitti.
Sonra sanki biri duyacakmış gibi fısıltıyla konuşmaya başladı:
-Bak hoca seni severim..Bundan
sonra sana söylediklerime ne- nerede ,nasıl deme.Buradaki konuşmalarımız burada
kalacak. Dünyada tek dostum sensin.Aramızda geçenleri kimse duyup
bilmesin.Tamam mı babam?
-Tamam Osman Emmi.
-Tek
kelime dahi.
-Olur olur söz.
Ömer
irkildi.Bu adam boş değildi O da:
-Ben
artık senin oğlunum.Bir ihtiyacın olursa sakın kimsenin kapısına varma
Osman
Emmi tebessüm etti.
-Kimin kapısına varıyorum ki?
Osman Emmi gene iki – üç günde bir geliyor,sohbet edip yemek
yiyordu. .Bazan öyle konuşuyordu ki Ömer tek kelime
anlamıyor ama sözünü de kesmiyordu.Giderkende ona çıkınlarla yiyecek veriyor
hem onun duasını alıyor, hem de
yiyecekler küflenmekten kurtuluyordu.Eğer evde birisi varsa Osman Emmi’nin ağzını bıçak açmıyordu.Ömer
onun uzamış saçlarını traş ediyor,sakalını düzeltiyordu. O da çocuklar gibi
sevinip Ömer’e dualar ediyordu.
Ömer Hoca boylu poslu ,oldukça yakışıklı bir erkek güzeliydi.Fakat
sevgiden yana şansı yaver gitmemişti.Kendi köylerinde dayısının kızına aşık
olmuştu.Öğrencilik yıllarıydı.16-17’sinde ya var ya da yoktu.Dayı kızı
Hatice..Şöyle ceylan gibi.Kara kaş kara göz,buğday tenli,Yani nasıl tarif etsem
ki?Dünya güzeli desek yeter mi?Aynı yaştalar.Ömer’in aklı başından
gitmiş,karasevdaya tutulmuştu.Kızın haberi yok tabii.Bu gece gündüz onu
sayıklamaktan yorgun düşmüş,kafasını çalacak bir kaya ararken nihayet
bulur.’’Gel şuna bir mektup yaz Ömer’’ der.Okkalı bir aşk mektubu
döşenir.Okumuş çocuk yani.Fakat gelen cevap çok kötüdür.’Sen benim
kardeşimsin’’der Hatice…
İşte esas ondan sonra Ömer’in aklı başından gider.Hastalanıp
yataklara düşer.Sonra sonra acısı biraz hafiflesede suskun bir insan oluverir.
O yerinde duramayan, konuşkan delikanlı doksanlık bir ihtiyar gibi sakin bir
adam oluverir.Çevresindeki kızlara bile bakmaz olur.Tarlada işi yoksa
kesinlikle ırmağın bir köşesinde yalnız başına balık avlamaktadır.
Sonra
öğretmen olup yolu bu dağ köyüne düşer.Burası onun kendisini sakladığı bir siper
gibidir.Hatice’yi görürüm korkusuyla olabildiğince köyden uzak durur.Bir tek
geçen yıl Osman Emmi’nin ısrarı ile köye
gitmiş,annesine ölmeden yetişmiş,köyde kafasını yerden kaldırmadan
dolaşmıştı.Herkes anasına üzülüyor diye düşünmüştür.Tabi o da varda.,esas sebep
Hatice’ydi.Ondan sonra köye gitmedi.Burada kendisine tam istediği gibi bir
dünya kurmuştu.
Haa unutmadan
Ömer’in
köyünden akan Zamantı Irmağı Buradan da geçmektedir.Dersler dışında canı
ne zaman isterse ırmağa inip balık
tutmaktadır.Böylece yalnızlık çekmiyor,tam tesi en sevdiği işi yapıyordu.
- o-
Gene planlara dalıp
gitmişti.Yakınlarda bir traktör sesi duyar gibi olmuştuama aşağı yoldan köyün
traktörleri vızır vızır geçtiği için aldırmadı.Az sonra salonda çocukların
sesini duydu.Bu saatte paydos olduğu için okulda ne işleri vardı?Kapı vuruldu.
Bir sürü öğrenci yanlarında genç bir bayanla karşısındaydı.Genç kız çok
güzeldi.
-Öğretmenim yeni öğretmenimiz geldi,
Ömer
elini uzattı.Tokalaştılar.
-Hoşgeldiniz.ben Ömer ŞAHAN
-Hoşbulduk.Ben
de Seda Yılmaz
-Yahu
nerede kaldınız Hocahanım?
-Tayinler yeni yapıldı.Bende yazdan beri bekliyorum.
-Neyse
hayırlı olsun oturun.
-Teşekkür ederim,oturamam.Eşyalar traktörde bekliyor.Ben hem tanışmak
hem de lojmanın anahtarlarını almaya geldim.
Ömer
anahtarları alarak çıktı.15-20 kadar
çocuk ta onları izledi.Seda köy hakkında
telefonla bilgi almış ,eşyalarınıda getirmişti.Çocuklar eşyaları taşımaya
başladılar.Aslında fazla bir eşyası yoktu.Kısa bir sürede bitirdiler.Seda
çocuklara şekerler çikolatalar ikram etti.
Tekrar okula döndüler.sınıfları gördüler.Bu arada Seda sürekli sorular
soruyor,her şeyi öğrenmek istiyordu.Ömer gerekli açıklamaları yapıyordu.sınıfları
paylaştılar.Seda4-5.sınıfları aldı. Böylece eğitim normale dönmüş Ömer’in yükü
hafiflemişti(!)
Ömer çok yakışıklı idi.Seda ona
bakarken içinin cızzz ettiğini fark
etti.Fakat Ömer konuşurken nedense gözlerini hep kaçırıyordu.
-Hadi gidiyoruz.Sen yoldan geldin.Karnın açtır.
Açtı hem de nasıl? Ömer’in lojmanına yürüdüler Ömer ocağa suyu koydu.
-Ben bir namaz
kılayım.İkindi geçmek üzere
Seda hayretle
kaşlarını kaldırarak ona baktı.Ömer namazını kılıp geldi
Masanın üzerine
kömbeler,bazlamalar,yoğurt,reçel ne varsa doldurdu.Ocakta pişen makarnayı da
getirdi
-Eline sağlık Değme
kadın pişiremez.çok hoşuma gitti.
-Afiyet olsun.
-Çay da benden.İşin
yoksa benim oraya geçelim.Eşyaları yerleştirmem lazım.
-Sen git.Ben sonra
gelirim.
Seda çıktı.Ömer
odayı toplayıp akşam ezanını bekledi.Namazdan sonra oraya yürüdü.Seda nerdeyse
odasını yerleştirmişti.Zaten eşyası neydi ki.Ömer’i güleryüzle karşıladı.İçi
gene cızz etti.Onca erkek arkadaşı olmuş,hiç birinde böyle cızlama
duymamıştı.Kaldı ki hepsi de yakışıklı çocuklardı.Üstelik ilk görüşte aşka asla
inanmazdı.
Seda bu sefer de
özel sorular sormaya Ömer’i tanımaya çalışıyordu.Ömer detaylı olmasada kendini
tanıtmıştı.Seda:
-Siz namaz
kılıyorsunuz.Manevi tarafınız var demekki.Benim yok.Ben Almanya’da doğdum. Babam
inançlı biri değildi.Orda dini bir ortam
bulamadım.Allah,kitap bana çok uzak kelimeler.Okulda gördüğüm din derslerini de
not için öğrendim.Hiç işime yaramadı doğrusu.Bu konuda çok sorumsuz büyüdüm.
-Artık sorumsuz
değilsiniz.Bak senin yetiştireceğin kırk
çocuk var.Hangi annenin kırk çocuğu var ki?
-Haklısınız.Ben de
kendimi biraz toparlamalıyım.Bu konuda size çok ihtiyacım olacak.
-Ben size elimden
gelen yardımları yapacağım.
Seda kendisinden
bahsetmeye başladı.:
-Ben Almanya’da
doğdum.İlkokul ve oraokul dönemim orda geçti.Oradaki okullar dört çeşittir.İyi
çocuklar Real’e süperler de Gymnasiuma giderler.Ben de gymnasiuma gidiyordum.
-O o o Çok
başarılıymışsın demekki.Almancan nasıldı?
-Ana dilim
gibi.Sekizinci sınıfa kadar orda okudum.
Sonra sesi karıncalandı,gözleri doldu:
-Annemi
kaybettim.
-Tüh, başın
sağolsun.
-Sadece annemi
değil istikbalimi kaybettim.Hayatımın yönü değişti.Babam bir Alman kadınla
evlendi.Kadın kardeşimi ve beni istemiyordu.Bu yüzden babamla kavgalar etmeye
başladı.Sonunda babam bizi Türkiye’ye yollamak zorunda kaldı.Ankara’da dedem ve
ninemin yanına yerleştik.Ben orada liseye,kardeşim de ortaokula başladı.
Buradaki hayat
çok farklı ve zor geliyordu.Dersler çok ağırdı.Çünkü konularda geriydim.Halbuki
orada süperdim.Okul hayatım gerileyivermişti.Ben de pek aldırmıyor,arkadaşlarla
günümü gün ediyordum.Bu arada babam bize bolca para gönderiyordu.Sınıfları zar-zor geçerek lise
sona gelmiştim.Boşvermiş,başıboş biriydim.Ta ki Emine’nin pençesine düşene
kadar.Emine sınıf arkadaşımdı.Dersleri süper,sınıfın lideriydi.Başörtülü,namazlı
bir kızdı.Lise sonda benimle samimi oldu.Derslerime yardım etti.Hatta bir
öğretmen gibi beni çok azarladı.Hiç unutmam bir gün:
-Bak Seda
senin anan-baban yok.Hayatını tek başına kazanıp,dişinle tırnağınla bir yerlere
gelmelisin.Fakat bu kafayla denin bir şey yapasın yok.Paran var nasıl olsa.Gel
bir dersaneye yazıl da üniversiteye hazırlan dedi.Öyle şaşırmıştım ki.Ben nere
üniversite nereydi.Sınıf arkadaşlarımla her gün bu konuyu konuşuyorduk gerçi
ama ben liseden sonra bırakmayı düşünüyordum.Bir gün yanıma düşüp beni
dersaneye yazdırdı.Gölgesi sürekli üstümdeydi.Adeta ikinci annem olmuştu.İşin
garip tarafı ona kızamıyor,dediklerini harfiyen yapıyordum.Üç-dört ay geçmeden
dersanenin gözde öğrencilerinden birisi olmuştum.ÖSS’de Gazi Üniversitesi
Sınıf Öğretmenliği Bölümü’nü kazanmıştım.Buna
herkesten çok ta ben şaşırmıştım.Dört yıl sonra ben bir öğretmen olacaktım
ha?İnsan isterse başaramayacağı şey yokmuş.O dört yıl bitti.Bu Haziran’da mezun
oldum.Bu arada kardeşim de Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandı.Ömer:
-Emine şimdi
nerde?
-O da Erzurum
Tıpta.Bu yıl beşinci sınıfta
Gece
yarıyı çoktan geçmişti.Ömer müsaade istedi.
-O-
Ertesi gün Seda erkenden uyandı.Bu
gün ilk dersine girecekti.İçi kıpır kıpırdı.Çayını içerken bahçede çocukların
seslerini duydu.Pencereden baktı.Üçer-beşer bahçede toplanıyorlardı.Alel acele
dışarı fırladı.çocukların arasına daldı.Çocuklar,özellikle kızlar Seda’nın
etrafını sarmış kırk yıllık dost gibi sohbet ediyorlardı.Teneffüslerde
Ömer öğretmen odasında oluyodu.Seda’da
geliyor ona sorular soruyordu.En önemli konu ise planlardı.Ömer bir sürü kitabı
masaya istif etti.Hangi planı nereden yazacağını Seda’ya gösterdi.Seda notlar yazıp kitaplara etiketledi.Bu akşamdan
tezi yok yazmaya başlayacaktı.
İlk gün bitmiş
Seda oldukça yorulmuştu.Fakat umurunda bile değildi.O çalkantılı ve iğrenç
hayatın böyle bir cennetle noktalanacağını tahmin bile edemezdi.Bu gün
öğrencileriyle neşe içinde dolu dolu bir
gün geçirmiş,belki de hayatının en mutlu gününü yaşamıştı.Çocukların coşkusunu
bu kadar beklemiyordu.İlk defa ‘’Öğretmenim’’ kelimesini onlardan duymuş içi
içine sığmıyordu.Yoksa bu bir rüya mıydı?Neydi bu öğretmenlik,annelik
mi?Paydosta bir-kaç kız Seda’nın ellerine sarılmış bırakmak istemiyordu.Ömer Bey.
-Yavrum
öğretmeniniz çok yoruldu.yarın gene sizinle olacak diyince yavaş yavaş
evlerinin yolunu tuttular.Yorgun ama mutluluktan uçan Seda’ya dönüp dönüp el
salladılar.
Ömer günlük
planları yapmak için masaya geçti.Seda’da yanına oturup ona bakarak yazmaya
başladı.Sonra diğer planlar için masaya istif ettiği kitapları
kucakladı.Okuldan çıkmışlardı ki kapıda
Osman Emmi ile karşılaştılar.
-Hoş geldin
kızım,hayırlı vazifeler dilerim.
-Sağol Amca
Sonra
Ömer’le tokalaştılar.Ömer onun elini bırakmadı.Kolkola lojmana
yürüdüler.Seda’ya
-Biz Osman
Emmi ile sohbet edeceğiz.Sen de gelir
misin?
-Hele eve
bir varayım da.
Bu gün
Osman Emmi’sine menemen yapacaktı.Gene birlikte namaz kıldılar.Sofrayı
kuruyordu ki Seda da geldi.Sohbet ederek yemeye başladılar Osman Emmi arada bir
Seda’ya
-Çok
oku,çok oku diyordu.
-Ben
okuyacağım kadarını okudum amca.
O gene ısrarla:
-Çok okumalısın çoook diyordu.
Akşama doğru Osman Emmi kalktı.Ömer onu dışkapıda uğurlarken
-Konuş
onunla konuş onunla diyerek uzaklaştı.
Bu
sefer çay faslı buradaydı.Seda gene dini konuyu açtı.Ömer uzun uzun anlattı.Seda
da sürekli sordu,sordu,sordu.Sonra dolaptan çıkardığı ilmihali Seda’ya
hediye etti.Yanında da Seda’nın okuması
gereken bir-kaç kitap daha verdi.Bir tanesi namaz hocasıydı.
Seda din
konusunda ne kadar boş olduğunu iliklerine kadar hissetti,kendisinden utandı.En
azından Allah vardı.Bizi yaratıp her türlü nimet ve güzelliklerle donatan yüce
Mevla’ya bir kez olsun yönelmemiş, ne bir şükür, ne bir tövbe ,ne de bir kez
olsun dua etmemişti.Ne kadar nankörlüktü bu?
Okuyacak
çok kitabı,yazacak çok yazısı vardı.Gece evine çekilince sayfalar dolusu
okumuştu.Artık gözkapaklarını açamaz olmuştu.Aklına Osman Emmi geldi.Bu sefer
de Seda irkildi.Bu adam okuması gerektiğini nerden bilmişti?
-Çok
okudum Osman Amca ,daha okuyacaklarım geride.Be mübarek iyi bir dilek tutsana
diye mırıldandı.
Günler nasıl da geçivermişti?Seda burada bir haftayı tamamlamıştı.Bir
köy okulunda hayatı böyle dolu dolu yaşadığına inanamadı.Almanya,Ankara gibi
lüks ortamlardan gel,dağbaşında bir sınıf ve kırk öğrenciden ibaret bu ıssız
adaya düş ve yaşadıklarına doyma.Olacak şey değildi.Dediklerine göre kışın
burası hapishaneye dönen bir yermiş.Bu da cabası.Şimdiden kışı merak etmeye
başladı.Kış bitince yaz gelecekti.Neee?Ben koca yaz tatilini buradan, bu
çocuklardan,Ömer’den uzakta nasıl geçiririm? Diye içine bir hüzün çöktüama buna
kendisi de şaşırdı.
Teneffüste bir öğrenci velisi geldi İşleri olmasa, hele hele gün
ortasında okula pek uğramazlardı.Ömer Bey:
-Vay Ahmet Abi…Şükür
görüştürene,nerdesin yahu?
-Ahmet Abi’ni haline bıraksalar…Kış geliyor hocam.Şimdi ne yaptık o kar.
-Hayrola bir emrin mi var?
-Estağfirullah hocam.Yarın buğday öğütmeye gideceğim.Eğer istersen gene
geçen seneki gibi sana da yufkalık öğüteyim.
-Sağolasın abi.Tabi tabi gene on çinik olsun.On da hocahanıma.Eğer yük
olmazsa.
-Yok yahu ben zaten gidiyorum.Ha…Cumartesi de kazaya gideceğim.İstersen
o gün seni de götüreyim.
-Çok iyi olur.Cumartesi birlikte gidelim.Ömer Bey Ahmet Abi’ye
buğdayların ve değirmenin parasını verdi.Seda neden kendisine buğday alındığını
anlamamıştı.Ömer ona yufkadan bahsetti.Seda
pek bir şey anlamadı ama ekmek ekmekti tabi itiraz etmedi.Ömer.:
-Kışlık yiyecek ,giyecek vs.yi şimdiden toptan alıyoruz.Senin
ihtiyaçların varsa bir liste yap ta
onları da getireyim.
-İyi olurdu ama..Şey..Biliyorsun ben daha maaş almadım.Elimde az para
var.
-Yahu düşündüğün şeye bak..Dağbaşında mıyız?
Bu söze ikisi de kahkahalarla güldüler.
Ömer sırf dört tane büyük tüp alıyordu.Tenekelerle yağ,kolilerle
şeker,çay, makarna vs.vs. Seda:
-Ben de gelsem
-Ben getiririm sen niçin geleceksin ki?
Elbise,ayakkabı alacağım.Benim gitmem lazım.Fakat para…
-Para konusunu kapat.Yeterince para var.
Cumartesi sabahtan Ahmet Abi kapıya dayanmıştı.Onları da alarak yola
düştüler.Bu yol yaya olarak dört saat kadar sürerdi.Traktörle yarım saat sürmeden
kazaya ulaşmışlardı.Ömer mutemedi bularak son aylığını aldı.O’na da Seda’nın
göreve başlama yazısını emanet etti.Herkes bir tarafa dağılmış,alacağını alıp
getirip traktöre yüklüyordu.Dönüş için
tekrar traktöre bindiler..Herkes için tam bir yük olan bu yolculukSeda için bir
eğlence,bir oyun gibi geliyordu.Çünkü
ilk defa traktöre biniyordu.Bu yüzden neşesinden bir şey kaybetmiyordu mübarek
.
–O-
Köyde hayat tam gaz gidiyordu.Seda çok başarılı bir öğretmendi.Acemi
olmasına rağmen çok iyi bir sınıf yapmıştı.Zaman zaman onun sınıfına giren Ömer
de bunu net bir şekilde görüyor,O’na övgü dolu sözler söylüyordu.Seda bu
sözlere sevinip yeni bir güç kazansada derdi başkaydı.Ömer’e aşırı bir
sevgiduyuyor,’’Seni seviyorum’’dememek için kendini zor tutuyordu.Ömer ise
bambaşka bir havadaydı.Seda bir kız olarak ona hitap etmiyordu. K aldı ki dünya güzeliydi.O gönül kapısını
kapatmış,anlamsız,kuru bir inadın içindeydi.Kimbilir belki de gerçekten gönlü
istemiyoru.
Kadınlar yufka yapmaya başlamıştı.Seda
yufkayı bilmediği gibi nasıl yapıldığını
da görmemişti..Öyle merak ediyordu ki.Öğle paydosunda tandıra koştu.Kadınlarla
tanıştı..Oda yufka açmaya heveslenmiş,iyi de yapamamıştı.Kadınların yatsıya
kadar orda olacağını duyunca dersten sonra gene gelmeye söz vermişti.Bu kağıt
gibi ekmeğin açılması,hele hele taze yufkanın lezzeti inanılır gibi
değildi.Ekmek yapan kadın ve kızlar da Seda’ya hayran kalmışlardı.Şehirli
kızların kibirli ve ürkek olduklarına
inanırlardı.Halbuki Seda kırk yıllık
dost gibiydi.Hem ne kadar güzel kızdı.Onlarda onun gelmesini iple çektiler.Seda
dersten sonra gene tandıra koştu Kadınların hızlı hızlı hamur açışlarını,sacda
pişirmelerini hayran hayran izle mişti.Yok canım bu kız doğma büyüme buralıydı.Kadınlarla
koro halinde türküler söylemiş,şakalaşmıştı.Gene yufka açmaya heveslenmiş, bu
sefer yufka yırtılmıştı.Seda ‘’Tüh be’’ demişti.Bu söz kadınların çok hoşuna
gitmiş,iki de bir de ‘’Tüh be’’ diyerek gülüşmüşlerdi.
Seda bol bol kitap okuyor,
bitince Ömer takviye ediyordu.Peygamber Efendimiz ve Sahabe’nin hayatını
okurken gözyaşlarını tutamamış ağlamış ağlamıştı.Hayatı kitaplar içinde geçmiş ama dini kitap hiç
okumamıştı.Aç insan yemeğe nasıl saldırırsa Seda da içindeki manevi açlığın
etkisiyle okuyup okuyup ağlıyordu.her gece göz kapakları ağırlaşıp kapanıncaya
kadar okuyordu.(Kulakların çınlasın Osman Emmi)
Okurken kafasına takılan soruları
not alıp ertesi gün Ömer’e soruyordu.Ömer öyle cevaplar veriyordu ki Seda’nın
ağzı açık kalıyordu.
Okuldayken arkadaşlarının hemen hepsi dinsiz gibi yaşıyordu.Seda da
onlara uymuş nerdeyse ateist olmuştu.Allah’tan yoluna Emine çıkmıştı
da…Emine’yi hatırlayınca ona bir mektup yazmaya karar verdi.
Bu Ömer’le Emine…
Allah Allah..İki ayrı insan.Birbirlerine bu kadar benzesin.Üstelik biri
kadın biri erkek,biri Ankara’da ,biri Kayseri’de,jestleri,mimikleri,hatta
yürüyüşlerine kadar.İkisi de inanılmaz tevazu ve sabırlı ,Allah’a böylesine teslim olmuş,takva sahibi.Pes
vallahi ,hem de ne pes.Dur bunu Ömer’e soralım.Ömer’in cevabı oldukça
manidardı.
-İnanan insanlar Allah’ın boyası ile boyanırlar.Böylece hepsi aynı
görünür.Dünyanın neresinde olursan ol takva sahibi insanları görür görmez
tanırsın.Dil,ırk,vatan fark etmez.
Öyle doğru bir sözdü ki bu…
Almanya’da yaşayan,farklı ülkelerden gelmiş Müslümanlar gözünün önüne
geldi.O zamanlar küçümser gözle baktığı o başörtülü kadınlar birbirinin
aynısıydı.Tunus’lu komşusu Zahia Teyze ve Türk komşusu Melek Abla…İkisi de
‘’yavrum.kuzum’’ demeden söze başlamazlardı.Seda,neden onlara değilde kendini
beğenmiş,iyilik bilmez.somurtkan Alman’lara benziyordu?
Zahia Teyze ve
Melek Abla’yı hatırlamak içini burkmuş,gözleri yaşarmıştı.
O gece
yorulana kadar okumuş,doyasıya ağlamıştı.Çok dalgın bir şekilde
uyuyordu.Rüyasında kendini Mekke’de,Kabe’nin yanında buldu.Çok güzel elbiseler
içinde Zahia Teyze ve Melek Abla yanında bitiverdiler.Kendisi
yarıçıplaktı.Örtünmek için çabalıyor,başaramıyordu.İkisi de onu birer elinden
tutup
-Uyan Sedaaaa,uyan Sedaaaaa.Sabah namazı geçiyor’’ diyerek ayağa
kaldırıp gözden kayboldular.Seda gözlerini açıverdi.Ter içinde
kalmıştı.Lavaboya koştu.Abdest almaya başladı.Hiç te beceremiyordu.Seccadesi yoktu.Halının bir
köşesinde namaza durdu.Okuyacak sure nerdeydi?Allah Allah zikrederek namaza
benzer bir şey kıldı.
Yarın ilk iş olarak sureler ezberleyecekti.Kitaplar arasındaki namaz
hocasını bularak en üste koydu.Hayatında ilk defa elini açarak Allah’a tövbe
etti.
Öyleyse yarın başka bir gün olacaktı.
Yarın cumartesiydi.Hem ibadet,hem de sure ezberlemek için bundan daha
iyi fırsat olamazdı.Sabah doyasıya uyumuş olarak kalktı.İçinde öyle bir huzur
vardı ki ilk defa böyle oluyordu.Geceki rüya,abdest ve namaz işini konuşmak için Ömer’in kapısına
dayandı.Açan yoktu.Kazaya gitmiş olamazdı.Gitse dünden bir ihtiyacı olup
olmadığını kesin sorardı.Eve dönüp sureleri ezberlemeye koyuldu.
Ömer
nereye gitmişti? Çevrede gördüğü çocuklara sordu. Onlar da bilmiyordu. Öğle olmuş bu arada Fatiha ve İhlas’ı
ezberlemişti.Onlarla yarım yamalak öğleyi kıldı.İkindiye kadar ikindinin nasıl
kılınacağına çalışıp gene iki sureyle ikindiyi kıldı.Akşam yaklaşıyordu.Yer
yarılmış Ömer içine girmişti.Geldi geleli Ömer’den ilk defa bu kadar ayrı
kalmış,kaygı ve telaşa kapılmıştı.Kapı vurulunca heyecanla
fırladı.Ömer’di.Elindeki kovada bir sürü temizlenmiş balık vardı.
-A a a
Nerdesin Ömer Bey,sen mi yakaladın?
-Evet
-Bana neden
haber vermedin? Ben de gelirdim.
-Çok
erken çıktım.Senin geleceğini sanmıyordum.
-Gelsene
içeri.
-Benim
üstüm başım toz toprak içinde..Eve gitmem lazım.
Seda
biraz sakinleşmişti. İyi ki Ömer bir yerlere gitmiyordu.O’nu bir
gün görmese buna dayanamayacaktı.O’na sırılsıklam aşıktı ama….
Biraz
sonra gelen Ömer’le birlikte yemeğe başladılar.Seda’nın yüzünde güller
açıyordu.Çünkü sevdiği adam nihayet karşısındaydı.Seda gece gördüğü rüyayı ve
kalkıp namaz kıldığını söyleyince Ömer hem şaşırmış hem de sevinmişti.
-Namazı
nerde kıldın?
-İşte
şurada
-Seccaden yok mu? Diyerek kalkıp evine koştu.Yeni bir seccade ile döndü.
-Ne
tarafa döndün?
-Şu
tarafa
Ömer
tebessüm etti.
-Bak
Seda Hanım kıble şu taraftır.
Seccadeyi uygunca serdi.Seda utanarak:
-Abdest almayı tam bilmiyorum.
-Gel
öyleyse diyerek lavobaya yürüdü.İzah ederek
yavaş yavaş abdest aldı..Sonra da Seda aldı.
-Sadece İhlas ve Fatiha’yı biliyorum.
-Şimdilik yeter belki ama çok eksik tabii.
Ömer yüksek sesle ,izah ederek namaz kıldı Seda notlar alarak onu
izliyordu.Hayret! Gün boyu bunları defalarca okumuştu ama şimdi daha iyi
anlamıştı.Ömer:
-Kıldıkça ustalaşırsın korkma diyerek cesaret verdi.
Sonra çay faslına geçtiler
-Sen balık tutmayı nasıl öğrendin?
-Bu ırmak bizim köyden geliyor.Çocukluğum bu Zamantı’nın içinde
geçti.Köyde çok oltam vardı.Burada ırmağı bulunca geçen yıl
getirmiştim.İstersen bir gün beraber gidelim.Hem bir ay sonra havalar soğuyunca
mevsimi geçer.Ta baharı beklememiz gerekir.Seda bu teklife sevindi.
-Yarın Pazar ,hava da iyi.Ne
dersin?
-Tabi neden olmasın?
Irmak öyle uzak değildi.Köyden baksanız kıyısındaki insanları
görebilirdiniz.
Ertesi gün Ömer erkenden kalkıp oltaya takacağı
solucanları topladı..Bugün orda balık yemeyi planlıyordu..Bu yüzden bolca
yufka,sebze ve iki büyük ızgarayı paketledi.Seda’nın kalkmasını bekliyordu ki
-Ömer Bey
uyuyor musun? diyerek kapıya vuran Seda’nın sesiyle yerinden zıpladı.
-İki
saattir senden haber bekliyorum.
İlk defa
balığa çıkacak,belki de yakalayacaktı.Bunun heyecanıyla erkenden kalmıştı.Birlikte
çıktılar.Onları gören birkaç öğrenci de peşlerine takıldı.Kısa bir sürede
ırmağa ulaştılar.Ömer oltalara solucanlar takıp birisini Seda’ya verdi.Çok
geçmeden Ömer ilk balığı yakaladı.Seda sevinç çığlıkları atıyor,havalara
zıplıyordu.Oltası elinde ama gözü çayırda zıplayan alabalıkta idi.Elindeki
oltanın kıpırdadığını fark etti.Seda çığlık çığlığa asıldı.Parmak büyüklüğünde
yavru bir sazandı.Seda balina yakalamış gibi seviniyordu Ömer :
-Onu
geri suya bırakalım,çok küçük dediyse de Seda bırakmak istemiyordu.Yavrucak
ağzını açıp açıp kapatıyor,baktı ki ölecek istemeyerek onu yavaşça suya
bıraktı.Çok geçmeden Seda gene çığlığı basmış,bu sefer iri bir alabalık
yakalamıştı.
Hayatında ilk defa yaşadığı bu eğlenceye kendisini öyle kaptırmıştı ki
adeta dünya ile ilgisi kesilmişti. Bir
Ömer,bir Seda derken koca kova nerdeyse ağzına kadar balıkla dolmuştu.Seda’nın
sevinç çığlıkları arasında öğle olmuştu.Ömer oltadını çocuklara vermiş,balık
temizlemeye koyulmuştu.
Çok uzaklarda bir karartı
belirmişti.Yavaş yavaş gelen birisiydi bu.Ömer birkaç taşla ocağı
kurdu.Çocuklarla birlikte çevreden odun topladı.İki ızgaraya balıkları dizdi.
-Seda Hanım sen de salatayı yapsan
-Tamam az dur da.
Oltasıyla oynayan bir balığı yakalamaya çalışıyor,bir türlü denk
getiremiyordu.Ömer bir kez daha söyleyecek oldu.Baktı ki öylesine dalmış
kıpırdamadan duruyordu.Salatayı da yaptı.
-Hah yakaladım keratayı
Fakat serçe parmağı kadar
yoktu.Geri suya bıraktı.Döndü.Salatanın yapılmış olduğunu gördü.
-Ah Ömer Bey..Affedersin
-Yok yok.Sen işine bak.
Karartı iyice yaklaştı.koltuğunun altına sıkıştırdığı bir demet söğüt
dalına sımsıkı sarılmış olarak Osman Emmi çıkageldi.
-Oh oh maşallah.Siz miydiniz yahu?
-Kaynanan severmiş Osman Emmi.
-Sen varken o kaynana beni daha
cook sever.
Birlikte balık yemeye başladılar.Izgaralar bir-kaç kez dolup
boşaldı.Közde pişen balığın tadına doyum olmazdı zaten.Seda:
-İnanın böyle lezzetli ve neşeli bir yemek yememiştim.
Bu köy,okul,öğrenciler,Ömer bey.Osman
Emmi,her şey ama her şey ne kadar güzeldi?Şimdiye kadar yapmacık ve plastik bir
hayat yaşamışım.Şu doğallığa ne kadar ihtiyacım varmış diye düşündü.
Gerçekten o kadar ‘’ ilk
defalar’’ yaşamıştı ki İlk defa traktöre binmiş,yufka yapılışını ilk defa
görmüş,ilk defa balık tutmuş,her şeyden önemlisi ilk defa Allah’a yönelmiş,ilk
şükür,ilk dua ve il namazı kılmıştı.Kimbilir
bu ilklerden daha ne kadar yaşayacaktı? Her gördüğü ilk için hiç şaşırmamış,aksine
balıklama dalmıştı.
Sofradan kalkınca bir sürü
temizlenmiş balık artmıştı.Ömer onları bir poşete koyup Osman Emmi’ye verdi.Osman
Emmi:
-Çok güzel bir çift olmuşsunuz.Allah ağzınızın tadını bozmasın. Diyerek
köye yürüdü.İkindi geçeli epey olmuştu Ömer:
-Yeter mi Seda Hanım?
-Daha yeni başladık Ömer Bey.Bu eğlence bırakılır mı?Köye gidipte ne
yapacağız?
Akşam yaklaşıyordu Seda’yı
güçlükle razı ettiler.Bıraksalar orda sabahlayabilirdi.
-Haftaya gene buradayız.Değil mi Ömer Bey?
-Hele haftaya bir çıkalım da.Kar yağmur olmazsa.
-Ne karı?Daha Ekim’deyiz.
-Hiç belli olmaz.
Seda gün boyu hoplamış,zıplamış,sevinç çığlıkları atmıştı.Bu beklide
yılların birikimi olan bir patlamaydı.Her şeye seviniyor,her şeye balıklama
dalıyordu.Bir kadın bu kadar saf, bu kadar içten olur muydu?Ömer bazen onun
davranışlarına hayret dolu gözlerle
bakmadan kendini alamıyordu.O’nun davranışları bu yörenin kızlarına hiç
benzemiyordu.Ömer ne kadar garip karşılasa da farkında olmadan onu sahiplenmeye
başlamıştı bile.O’nu aç bırakmıyor,evde ve okulda sorularına bıkmadan cevaplar
veriyor,dinine ibadetine kadar karışıyordu.Hatta dün yakaladığı balıkları onsuz
yiyemeyeceğini anlamış,kapısına götürmüştü.
Hani çok ta güzel kızdı Seda
Gönlünün köşküne oturup oradan
kendisini sürekli rahatsız eden,köyden kaçıran,hayata ve sevgiye böylesine
küstüren Hatice’den kat kat üstündü.Seda olduğu ortama neşe veren,kendisi de
neşelenen,çok küçük şeylerden mutluluk duyabilen birisiydi.
Neden Hatice’ye
bağlanmıştı ki? Hiç…
Gençliğin verdiği bir istekle büyük bir yanlışa düşmüştü.Şimdi onu hiç
düşünmüyor,düşünmekte istemiyordu.Akıl
terazisine koyunca Seda daha ağır basıyordu.Eğer şimdi Hatice gelse’’Seni
seviyorum Ömer.Ne olur beni kabul et ‘’dese dönüpte bakacağını sanmıyordu.Bugün
de Osman Emmi ‘’Çok güzel bir çift olmuşsunuz’’ dememiş miydi? Bunları
düşününce irkildi.Gizli gizli defalarca Seda’ya baktı.Şimdiye kadar O’na bu
gözle bakmamıştı.Sonra kendisinden utandı.Şurada sahipsiz bir kız .Ona bu gözle
bakılır mıydı?
Eve gelip ayrıldılar.Ömer sedire uzandı.Seda’nın hayali gözünün önüne
geldi.Nasıl da sevinmişti bugün? Ömer ne kadar garip karşılasa da kızın yapısı
buydu.Hem ne oludu ki kız sevinç çığlıkları atınca?’’Vay ben bu dağbaşına
düştüm yapayalnız kız başıma ,bunca problemim var’’diye salya sümük ağlasa daha
mı iyiydi?
İçinde O’nu görmek için dayanılmaz bir istek duydu.Acaba şimdi kalkıp
ona gitse miydi? ‘’Hey N’oluyor oğlum’’diyerek zıpladı.Halbuki biraz önce
ayrılmışlardı.İçindeki görme arzusunu bastırmak için epeyce uğraştı.
İnanmak istemese de Seda’ya karşı ufak ufak bir kıvılcım çakmıştı.O gece
gerek uykuda gerekse uyanıkken Seda’nın hayali gelip gelip gözünün önüne dayanmıştı.
Seda gelecek haftayı iple çekiyordu.Cumartesi ne zaman geleekti?Bir
aksilik olacak,kar, yağmur yağacak diye yüreği ağzına geliyordu.O ne müthiş eğlenceydi?
Tadı damağında kalmıştı.Tabii aksilik durur mu?Köylüler Cumartesi kazaya
gideceklerdi.Gene Ömer’e teklif ettiler.Ömer’in aklına odun-kömür almak
düşüverdi.Yahu şimdiye kadar nerdeydin be mübarek?Cumartesi gümlemiş,Seda’nın
kolları yana düşmüştü.Gerçi artık odun ve kömürü ertelemek pek akıllıca
olmazdı.Perşembeye kadar Seda’nın üzüntüsü devam etti.Perşembe günü bir başkası
gelerek kazaya gideceğini,bir istekleri olup olmadığını soruyordu.Ömer sınıfını
ödevlendirdi.Çocukları Seda’ya emanet ederek yola çıktı.Böylece Cumartesi güme
gitmeyecekti.
Ömer akşam üzeri bir römork odun ve kömürle döndü.Seda’ya elini
vurdurmadan geceye kadar onları
kömürlüğe istif etti.
Cumartesi ve Pazar günü gene ırmak kıyısında Seda’nın sevinç çığlıkları
attığını yazmamıza gerek var mı ?Ömer temizlediği balıklardan bir poşetini bir
haftadır yanına uğramayan Osman Emmi’ye gönderdi.
Bu arada Seda namazlıkların hepsini öğrenmiş,tövbe ve huşu içinde Rabb’ine yönelmişti.Namazlarını dakika bile ertelemeden kılyordu.
Ömer O’nu sevdiğini iyice kabullenmişti.Gece gündüz O’nu
düşünüyordu.Şimdi bunu O’na nasıl söyleyecekti?Sözlüsü ve ya gönlüde birisi var
mıydı? Yoksa O’da Hatice gibi ‘’kardeşiz’’ mi diyecekti?Bu düşünceler Ömer’i
kahrediyordu.Gene suskun,dalgın biri oluvermişti.Dersten çıkmış,evde sedire
uzanmıştı.Öğleyin bir şey yememiş,şimdi de canı istemiyordu.Seda gün boyu
yanındaydı ama yetmiyordu.Ne yapmalı diye çaresiz çaresiz düşünürken kapının
vurulmasıyla yerinden zıpladı.Gelen Osman Emmi’ydi.
-Nerdesin?Görünmez oldun baba?
-Sorma bir haftadır hasta yatıyordum.
-Tüh yahu.İnsan bir çocukla haber salmaz mı?
Önemli bir şey değildi.
-Yiyeceğin,içeceğin var mıydı?
-Vardı vardı sağol.
Hemen ocağa su koydu.Sohbet ederek yeseler de Ömer arada bir dalıp
gidiyordu.
-Hocam neyin
var?Sen de mi hastasın?
-Yok yok çok
şükür iyiyim,nerden çıkardın?
-Ne bileyim
dalıp dalıp gidiyorsun. Diyerek kıs kıs güldü ve.
-Aşık mısın
yoksa?
Bu söze
ikisi de güldü.Sahi yahu bu Osman Emmi’yle sırdaş değil miydi?Ben bu sırrımı
bununla paylaşayım diye düşünerek ona anlatmaya karar verdi.
-Senin
sözlerin benim için sırdır.Beni sözlerim de senin için sırdır.Öyle mi?
-Tabi
şüphen mi var?
- Öyleyse
sana bir sır vereceğim. İş gerçekleşene kadar aramızda kalacak.Anlaştık mı?
_Tabi yahu
de bakalım.
-Beni
bilirsin.Daha kaşımı kaldırıpta kızlara kadınlara bakmış değilim..Fakat şu Seda
Hanım…
-Ben demedim mi sen
aşıksın diye? E,e,e,
-Sen
ne dersin?
Osman
Emmi epeyce düşündü.Arada bir’’Seda Hanım.Seda Hanım diye mırıldandı. Sonra:
-O kız dünyada
gördüğün en temiz kızdır.İstikameti de çok doğru.Güzellikte senin gibi
yakışıklı biri için gökte ararken yerde bulunmuş bir nimettir.Geçen gün siz
balık tutarken’’Allah,Allah bunlar birbiri için yaratılmış dedim.Eş olacak bir
kız. Sakın kaçırma derim.
-Daha onun haberi bile yok.Nasıl duyuracağım?
Osman Emmi ayağa
kalktı.
-Aha ben şimdi
gider söylerim.
Ömer de ayağa kalkıp onun
önüne geçti.
-Aman yok Osman
Emmi.Sen dur.
-Karışma
evlat.Geç otur şuraya.
-Etme Osman Emmi
-Böyle hayırlı
bir işe karışmayayım öyle mi?
‘’Etme Osman
Emmi’’diye çırpınan Ömer’i dinlemedi.Kapıya yöneldi.Ömer ‘’Ben ne yaptım’’diye dizlerinin üstüne çöktü.
Osman Emmi Seda’nın kapısını çaldı.Seda onu
görünce biraz şaşırdı.Osman emmi’yi yolu şaşırmış sandı.
-Misafir alır mısın kızım?
-Tabi
buyur Osman Amca.
-Çok
oturmayacağım.Sana bir şey sorup çıkacağım.
Osman Emmi bir sandalyeye ilişti.Lafa balıklama daldı.
-Allah’ın emri ,Peygamberimizin kavli ile seni oğlum Ömer Hoca’ya
istemeye geldim.
Seda
bir çığlık attı.
-Ne
diyorsun sen Osman Amca?
-Dediklerimi duydun.Fikrin nedir?
Seda
ellerini yüzüne kapatıp ağlamaya başladı.Osman Emmi şaşırdı.Neden ağlamaya
başladı ki bu kız?Bir gafmı yaptım diye düşündü.Seda biraz sakinleşince:
-Geldiğimden beri ben de O’nu beğeniyorum.Fakat o hep uzak durdu.
-Senin sevdiğin, sözlün felan var
mı ?
-Yok yok kesinlikle kimseyle ilişkim yok.
-Yani evet diyorsun.
-Tabii.Yeter ki Ömer Bey beni istesin.
-Tamam.Ben çıkıyorum.Ömer Hoca
gelsin.Siz baş başa konuşun.
Osman Emmi çıktı.Seda duyduklarına hala inanamıyor,heyecanla
bekliyordu.Biraz sonra kapı vuruldu.Seda koşarak açtı. Ömer yalnızdı.Seda’nın
eli ayağı birbirine dolaştı.Hala şoktaydı.
-Bu..Buyrun Ömer Bey.Ömer içeri girdi. Karşılıklı oturdular.İkisi de lal
olmuştu.
-Seda…
-Ömer…
-Geçen haftadan beri uykuyu kaybettim.
-Ben geldiğimden beri
kaybediyorum.Oh olsun.
-Bak Seda bir de ben duyayım.Benimle evlenir misin?
-Evet evet binlerce defa evet..
Sonra kalkıp Ömer’in boynuna sarıldı.Sarsıla sarsıla ağlamaya başladı.O
halde ne kadar durduklarını bilemediler.Seda Ömer’e daha bir güzel olmuş gibi
görünürken,Ömer de Seda’ya bambaşka bir yakışıklı olarak görünüyordu.İkisi de şoktan
çıktılar.Ömer:
-Ben bu haftasonu gidip babamla konuşup rızasını alacağım.Sen birkaç
fotoğraf ver.
-Peki baban karşı çıkarsa?
-Sanmam.Birini bul da evlen deyip duruyordu.
-Sen
bilirsin.Ben gene balığa hazırlanıyordum..Neyse.
Seda da Ömer de o gece sevinçten uyuyamadılar.İnanılır gibi değildi ilk
görüşte aşık olduğu,bu yakışıklı ve her yönüyle kamil olan Ömer’le evlenecekti
ha?Herkesin deli dediği Osman Emmi bu işi bitirivermişti.Cumartesi sabah
erkenden kalkıp Ömer’i yolcu etmek istemişti ama Ömer çoktan gitmişti.O günü
nasıl geçirdiğini bilemedi.Saatler hatta dakikalar geçmek bilmedi.Bir aksilik
olacak diye de yüreği ağzındaydı.Ta ki akşama doğru bir traktorden inen Ömer’i
görene kadar…Ömer gülümsüyordu.İçeri geçtiler.Seda hasretle onun boynuna
sarıldı.
-Bu akşam
hocayı alıp geleceğim.Dini nikahımız hemen kıyılmalı.
Yatsıdan
sonra birkaç şahitle imam gelerek nikahlarını kıydı. Artık o yakışıklı prens
Seda’ya aitti. Osman Emmi de artık Seda’nın başdostu olmuştu.
Seda hemen mektup yazmaya başladı. Dedesine kardeşine ve
Emine’ye detaylı birer mektup
yolladı.Ömer’le nikahlandığını,,yazın da evleneceğini bildirdi.Dedesi ve
kardeşi hiç itiraz etmediler.Zaten Seda’nın tek başına o ücra köylerde nasıl
kalacağını kaygı edip duruyorlardı.Bu habere çok sevindiler.Emine ‘ye gelincc O
da bu işe çok sevindi.Esas sevinci ise Seda’nın namaza başlamasıydı.O paragrafı
defalarca ağlayarak okuduğunu Ömer’in dindar biri olmasına ise çok memnun
olduğunu yazıyor,fotoğraflar istiyordu.
İkisi de sabah akşam el ele,göz gözeydiler..Artık Ömer’in yanına
taşınmış,onun elini sıcak sudan soğuk suya vurdurmuyordu..çifte kumrular
gibiydiler.Teneffüslerde birbirlerine koşuyor,birlikte gezip ,balığa
çıkıyorlardı.Fakat ilk kar yağınca ırmağı unutmak zorunda kaldılar.
Seda defalarca korku ile bahsedilen kışı çok merak ediyordu.Nihayet o da
geldi.Kasım’da karlar başladı.Herkes bir tehlike bekliyormuş gibiydi.Fakat
hiçte öyle olmadı.Herkesin öcü gibi korktuğu kış bu muydu?Seda ilk defa soba
yakmış,keyfine de doyamamıştı.Bir metre karda yuvarlanıyor,çocuklarla kardan
adam yapıyor, Ömer’i kartopuna tutmaya bayılıyordu.Eğer kış buysa istediği
kadar sürsün.Bu bela da Seda’ya vız gelmiş,onda bile eğlenecek bir sürü şey
bulmuştu.Çünkü Seda’nın içinde hiç büyümeyen yaramaz bir çocuk vardı.
Sevgilerimle
(18.03.2013 )
-
Mustafa TÜRKER